Web'in Yeni Adresi
  Suara Suresi
 
26:1 - Tâ, Sîn, Mîm.
26:2 - Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir.
26:3 - (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın!
26:4 - Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır.
26:5 - Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler.
26:6 - Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir.
26:7 - Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz.
26:8 - Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler.
26:9 - Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir.
26:10 - Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi.
26:11 - "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?"
26:12 - (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar."
26:13 - "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver."
26:14 - "Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler."
26:15 - (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz."
26:16 - "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.
26:17 - İsrail oğullarını bizimle beraber gönder."
26:18 - "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
26:19 - "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!"
26:20 - Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım."
26:21 - "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı."
26:22 - "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. "
26:23 - Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?"
26:24 - Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir."
26:25 - (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi.
26:26 - Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir."
26:27 - (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
26:28 - Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir."
26:29 - Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.
26:30 - Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
26:31 - Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi.
26:32 - Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.
26:33 - Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
26:34 - Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
26:35 - "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"
26:36 - Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
26:37 - "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
26:38 - Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
26:39 - Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi.
26:40 - "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler.
26:41 - Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
26:42 - Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
26:43 - Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi.
26:44 - Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
26:45 - Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!
26:46 - Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
26:47 - "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine "
26:48 - "Musa ve Harun'un Rabbine!"
26:49 - Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"
26:50 - "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz."

26:51 - "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz"
26:52 - Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.
26:53 - Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
26:54 - "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır."
26:55 - "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. "
26:56 - "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.)
26:57 - Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
26:58 - Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.
26:59 - Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.
26:60 - Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.
26:61 - İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler.
26:62 - Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir."
26:63 - Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,
26:64 - Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.
26:65 - Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,
26:66 - Sonra da ötekileri suda boğduk.
26:67 - Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:68 - Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:69 - (Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet.
26:70 - Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.
26:71 - "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler.
26:72 - İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"
26:73 - "Veya size fayda veya zararları olur mu?"
26:74 - "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk."
26:75 - İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
26:76 - İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
26:77 - "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)"
26:78 - "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,"
26:79 - "Beni yediren, içirendir,"
26:80 - "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir."
26:81 - "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. "
26:82 - "Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur."
26:83 - "Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat."
26:84 - "Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!"
26:85 - "Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!"
26:86 - "Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. "
26:87 - "(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme."
26:88 - "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!"
26:89 - "Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)."
26:90 - (O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır.
26:91 - Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.
26:92 - Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.
26:93 - Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.
26:94 - Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
26:95 - Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
26:96 - Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
26:97 - "Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."
26:98 - "Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk."
26:99 - "Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı."
26:100 - "Bak bizim için ne şefaatçiler var,"
26:101 - "Ne de yakın bir dost."
26:102 - "Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik."
26:103 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
26:104 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:105 - Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
26:106 - Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
26:107 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
26:108 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:109 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir."
26:110 - "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:111 - "Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?"
26:112 - Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."
26:113 - "Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!"
26:114 - "Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim."
26:115 - "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
26:116 - Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!"
26:117 - Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti."
26:118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
26:119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
26:120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
26:121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:123 - Â d (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
26:124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
26:125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."
26:126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "
26:128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?"
26:129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"
26:130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz."
26:131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"
26:133 - "Davarlar, oğullar,"
26:134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir."
26:135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum."
26:136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
26:137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir."
26:138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz."
26:139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
26:142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
26:143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
26:144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
26:146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
26:147 - "Bahçelerin, pınarların içinde,"
26:148 - "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,"
26:149 - Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."
26:150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin."

26:151 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
26:152 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
26:153 - "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"
26:154 - "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir."
26:155 - Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.
26:156 - "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir."
26:157 - Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular.
26:158 - Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:159 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:160 - Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
26:161 - Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?"
26:162 - "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
26:163 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:164 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
26:165 - "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?"
26:166 - "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!"
26:167 - Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın."
26:168 - Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim."
26:169 - "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar."
26:170 - Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık,
26:171 - Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
26:172 - Sonra geridekilerin hepsini helak ettik.
26:173 - Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!
26:174 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:175 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:176 - Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.
26:177 - Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
26:178 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
26:179 - "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
26:180 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir."
26:181 - "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın."
26:182 - "Ve doğru terazi ile tartın."
26:183 - "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."
26:184 - "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun."
26:185 - Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin."
26:186 - "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz."
26:187 - "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver."
26:188 - Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.
26:189 - Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!
26:190 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
26:191 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
26:192 - Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
26:193 - (Resulüm!) Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi;
26:194 - Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;
26:195 - Açık parlak bir Arapça lisan ile.
26:196 - O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.
26:197 - İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?
26:198 - Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
26:199 - Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
26:200 - Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
26:201 - Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
26:202 - İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
26:203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir.
26:204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
26:205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
26:206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
26:207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
26:208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
26:209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
26:210 - Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
26:211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
26:212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
26:213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
26:214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar.
26:215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
26:216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
26:217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
26:218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
26:219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
26:220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
26:221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
26:222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
26:223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
26:224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
26:225 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
26:226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
26:227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
 
  Şimdiye Kadar 45316 ziyaretçi (106359 klik)  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol